ortaokuldaydım. Üst kattaki komşumuzun kızının okul üniforması içindeki görüntüsünden bıktım. Benden 2 yaş büyüktü, aslında benimle ilgilendiğini hissettim. Ama yan komşumuzun kızıyla yemek yaptım.…

Okul üniformasındaki görüntüsü beni öldürüyordu. Okul kıyafetleri mavi olduğu için külotlu çoraplarını hep o renkte seçiyordu ama bazen opak, bazen yünlü, bazen pamuklu tercih ediyordu. En opak hastaydım. Bacaklarını gösterme konusunda biraz cimriydi ve uzun etek giyiyordu. Bir yıl boyunca çok uğraştım ama onu dudaklarından öpmekten kurtulamadım.

Bir yıl geçtikten sonra asla unutmayacağım, Cuma günüydü, kızın ailesi ailemi hem gezmek hem de alışveriş için Migros’a götürdü. O gün ben de dışarıdaydım. Saat 2 gibi eve geldim, evde kimse yoktu. Hemen anahtarı üst katta bırakabileceklerini düşündüm, dışarı çıktım, kapıyı çaldım ve açtı … Lisede okuyordu, kırmızı okul elbiseli kırmızı opak çoraplar, mini okul eteğinin altındaki cesur bir gösterideki bacakları harika görünüyordu ve ayak parmakları muhteşem görünüyordu. Anahtarı istedim, verirken, “İstersen gel, müzik dinleyebiliriz” dedi. Aklımdan bir anda o kadar çok şey geçti ki, “Hadi oğlum, içeri gel” dedim kendi kendime…

Ben salona gittim, o mutfağa gitti “çay ister misin?” dedim. Oturma odasına girdiğinde eteği biraz daha yükselmişti. Karşımdaki koltuğa geldi ve oturdu. Etek, dizin çok üstünde, önce iki bacağı birbirine kapattı, konuşurken boşluğu göremedim. Serbest vuruş yapıp yapmayacağını görmek için gözlerim sürekli ondan kaçıyordu ama uzun süre serbest vuruş yapmadı. Zaman zaman bacaklarını çaprazladı ve gözlerimi bacaklarından zar zor çıkarabiliyordum. Çayı dökmek için mutfağa gitti.

Hemen küçük çocuğumu sakinleştirmeye çalıştım ama onun bacaklarına dokunmam gerektiğini aklımdan çıkaramadım. O sırada geldi, çayı verdi. Etek biraz daha yukarı çekildi. “Merak ediyorum,” dedim“ “onun da istediği olabilir mi?” Bunu anlamak için, bu arzuyu gösteren bir jest yapmak zorunda kaldım. Karşı koltuğa oturdu, bu sefer bacaklarını hafifçe ayırdı. Her geçen saniye biraz daha genişliyordu ve artık gözlerimi ondan alamıyordum. Belki de en başından beri neye baktığımı fark ediyordu, ama bir an fark ettim ki etti, gülümsedi, bacaklarına baktı ve ilk başta utandım.

“Tuvalete gidiyorum dedim.” Tuvalete girdim, önce tuvalette mastürbasyon yapmak istedim ama kapıdan girip çıktığını görünce devam edemedim. Tuvaletten çıktıktan bir an sonra, “oğlum istemiyorsa o kadar açar mı? Deneyerek kaybedecek neyin var?” dedim. Tuvaletin kapısını açtığında, oturma odasına doğru koştu ve aynı yere oturdu ve salona girdiğimde yanına oturdum. Beş on dakika sohbet ettik.

Önce bacağımı bacağına değdirdim, çekerse başlamadan bitecek dedim, çekmedi. Her saniye bacağımı biraz daha zorluyordum. O kadar ileri gittim ki koltuğu koltuğa kaydırmak zorunda kaldım, önce irkildim, sonra ayağımı ayağına değdirdim. Dudaklarımı ona bastırdığımda bacaklarımız bir kişiye ait 1 çift bacak gibi birbirine kenetlenmişti.

İlk başta heyecanlıydı, belki beni beklemiyordu, ama gerçekten azmıştım. Elim bacaklarına ve külotlu çorabına gitti. Onu dudaklarından öperken, külotlu çorap bacağını elimle okşuyordum. Giysilerimizi çıkardık. “Nasıl olacak?” kendini bana bırak,” dedim. Önce göğüslerini ve meme uçlarını emdim. Sonra yavaşça yukarıdan aşağıya iniyordum, dudaklarım ve dilim işi yapıyordu. Külotlu çorap söz konusu olduğunda, külotlu çorapların bacaklarının arasındaki kasık bölgesini uzun süre yaladım.

Eli başımdaydı. Yavaşça ayak parmaklarımın üzerine indim. Önce bir ayağını sonra diğer ayağını yalamaya başladım. Yakında çoraplar ıslandı ve uzun süre ayak parmaklarını yalamaya devam ettim. Bir elimle yaladım ve elimi diğer elimle çoraplarının üzerinden geçirdim. Öte yandan, zaman zaman dudaklarına dönüp ona sarıldım. Yaklaşık bir saat sürdü. Bittiğinde önce delice bulduğunu söyledi, sonra çok hoşuna gittiğinde hoşuna gitti ve bir sonraki sevişmemiz için her zaman başka bir külotlu çorapla geldi. Farklı çoraplarla hayal kuruyorduk.

Külotlu çorapla ilişkiye girdiğim ilk kız olduğu için içimde özel bir yeri var.